Çocuklar için okuma zamanı: 11 dk
Bir zamanlar uzun yıllar kralın hizmetinde bulunmuş bir asker vardı. Ancak savaş sona erdiğinde aldığı yaralar yüzünden görev yapamaz oldu. Kral da ona, „Evine dön, sana ihtiyacım yok artık. Para falan da bekleme. Parayı ancak bana hizmet eden alır!“ dedi. Asker nasıl geçineceğini bilemiyordu. Böyle üzüntü içinde bütün gün dolaşıp dururken akşama doğru bir ormana daldı. Gece olunca bir ışık gördü; ona doğru yaklaşınca karşısına bir ev çıktı. Bu evde büyücü bir kadın oturmaktaydı. Asker ona, „Bana yatacak bir yer göster; yiyip içecek bir şeyler ver. Yoksa susuzluktan öleceğim“ dedi. „Ohoo! Yolunu şaşıran askere kim ne verir ki! Ama istediğimi yaparsan ben de merhametli davranırım“ dedi kadın. Asker „Ne istiyorsun?“ diye sordu. „Yarın bahçemi kazmanı!“ Asker razı geldi ve ertesi gün tüm gücüyle çalıştı, ancak akşama kadar işini bitiremedi. Büyücü kadın, „Bugün daha fazla çalışamayacağın anlaşıldı. Burada bir gece daha kalabilirsin, ama karşılığında yarın bir araba odun kesip onları kıyacaksın!“ dedi. Asker bu iş için de bütün gün çalıştı.
Akşam olunca kadın bir gece daha kalmasını önerdi ve „Yarın daha az iş göreceksin! Evin arka tarafında kör bir kuyu var, benim büyülü ışığım onun içine düştü. Hep mavi yanan, hiç sönmeyen bir ışıktır. Benim için çıkart onu“ dedi. Ertesi sabah büyücü kadın askeri kuyuya götürdü ve bir sepetle aşağı sarkıttı. Asker mavi ışığı buldu ve kendisini yukarı çekmesi için kadına işaret verdi. Kadın onu yukarı çekti, ama tam kuyunun ağzına gelmişken elini uzatarak mavi ışığı almak istedi. Onun kötü niyetini tahmin eden asker, „Olmaz! İki ayağım toprağa basmadan sana bu büyülü ışığı vermem!“ dedi. Büyücü kadın fena halde kızarak onu birden kuyunun dibine sarkıtıp oradan uzaklaştı.
Zavallı asker yara almaksızın kuyunun ıslak zeminine düştü. Mavi ışık hâlâ yanıyordu. Ama bunun ona ne yararı olacaktı ki? Ölümden kurtulamayacağını anladı. Bir süre üzgün üzgün düşündü. Sonra elini cebine attı, piposunu buldu; yarısına kadar tütün doluydu. „Bu son keyfim olsun!“ diyerek onu mavi ışıkla yaktı ve bir nefes çekip içmeye başladı. Dumanı kuyuya yayılırken birden karşısına simsiyah bir cüce çıktı ve „Ne emredersiniz efendim?“ diye sordu. „Ne emredeyim ki?“ diye karşılık verdi asker. „Siz ne emrederseniz onu yaparım!“ dedi cüce. „Peki, önce beni kuyudan çıkar o zaman!“ dedi asker. Cüce onu elinden tuttu ve gizli bir tünelden yürüttü. Mavi ışığı yanma almayı da unutmadı. Bu ışık ona büyücü kadının sakladığı hâzinenin yerini gösterdi. Asker taşıyabildiği kadar çok altın aldı yanına. Yukarıya vardığında cüceye, „Şimdi git, büyücünün ellerini bağla ve onu mahkemeye çıkart“ dedi.
Büyücü kadın müthiş bir çığlık atarak, bir yabankedisine binmiş olarak rüzgâr gibi önlerinden geçti. Sonra cüce çıkageldi ve „Hepsi oldu. Büyücü darağacını boyladı! Başka bir emriniz var mı efendim?“ diye sordu. „Şu anda yok. Gidebilirsin, ama şimdilik! Yani fazla uzaklaşma!“ diye cevap verdi asker. „Önemli değil, piponu mavi ışıkla yaktığın anda senin yanındayım!“ diyen cüce gözden kayboldu. Asker geldiği şehre geri döndü. En iyi hanlara gitti; en güzel giysileri ısmarladı. Hancıya görkemli bir oda hazırlamasını emretti. Giyinip odasına çıkınca cüceyi çağırdı. „Ben krala bunca yıl sadakatle hizmet ettim, ama o beni kovup aç bıraktı. Bu yüzden öç almak istiyorum“ dedi. „Ne yapayım peki?“ diye sordu cüce. „Bu gece kralın kızı uyuyunca onu uyandırmadan bana getir. Bundan böyle bana hizmetçilik yapsın!“ – „Bu benim için kolay bir iş, ama senin için tehlikeli; duyulacak olursa başın belaya girer“ dedi cüce. Saat on ikiyi vurduğunda kapı açıldı ve cüce kucağında kralın kızıyla içeri girdi. „Geldin demek?“ diye seslendi asker ve sonra kıza dönerek, „Hadi hemen çalış! Al eline süpürgeyi ve odayı temizle“ dedi. Kız işini bitirince asker onu yanma çağırdı. Ayaklarını uzatarak „Çizmelerimi çıkart!“ dedi. Ve onları kızın suratına fırlattı; o da onları boyayıp parlattı. Yani adam ne emrettiyse kız hiç sesini çıkarmadan, gözleri yarı kapalı yaptı.
Sabah karanlığında ilk horoz sesi duyulurken cüce kızı yine saraya taşıdı. Kralın kızı ertesi sabah kalktığında babasının yanına giderek acayip bir rüya gördüğünü anlattı. „Beni sokaklar arasında çarçabuk taşıdılar ve bir askerin odasına getirdiler. Ona hizmetçilik yaparak en ağır işleri yaptım; odasını temizledim, çizmelerini çıkarıp cilaladım. Bu bir rüyaydı, ama sanki bunları gerçekten yapmış gibi çok yorgunum“ dedi. Kral şöyle karşılık verdi: „Bu bir rüya değil gerçek olabilir. Sana bir öneride bulunmak istiyorum: nohut dolduracağın cebine ufak bir delik aç. Seni tekrar alıp taşırlarsa, onları birer birer yere düşürürsün. Böylece sokakta izin kalmış olur.“ Ama kral bunları söylerken görünmez şekilde odada bulunan cüce her şeyi duydu. O gece taşırlarken uyuyan kızın cebinden birkaç nohut düştü, ama kurnaz cüce daha önceden tüm sokaklara nohut serpmişti.
Böylece kralın kızı sabaha kadar hizmetçilik yapmak zorunda kaldı. Kral ertesi gün iz aratmak üzere adamlarını gönderdi, ama bunun bir yararı olmadı. Çünkü fakir çocuklar tüm sokaklarda nohut toplamaktaydı. „Bu gece gökten nohut yağdı!“ diyorlardı. Kral „Başka bir şey düşünmeliyiz“ dedi ve ekledi: „Yatağa yattığın zaman pabuçlarını ayağından çıkarma; kaçırıldığın yerden geri dönerken bir tekini odada bir yere sakla, ben onu bulurum.“ Cüce bunu duydu. O akşam asker ondan kızı getirmesini isteyince karşı çıktı, çünkü bu kurnazlığa karşı yapacağı bir şey yoktu. Ve de pabucu buldukları takdirde efendisinin başı belaya girebilirdi. Ama asker ona, „Sen dediğimi yap!“ dedi. Sonuçta kız üçüncü gece de hizmetçi gibi çalıştı, ama geri götürülmeden önce pabucu yatağın altına sakladı.
Ertesi sabah kral tüm şehirde kızının pabucunu arattı ve pabuç askerin evinde bulundu. Asker kralın adamları tarafından tutuklanarak hapse atıldı. Bu arada iki kıymetli şeyini unutmuştu: mavi ışık ve altın paralarını. Cebinde sadece bir düka kalmıştı. Hapishanenin penceresine zincirlenmişken arkadaşlarından birinin hapishanenin önünden geçtiğini gördü. Pencereye vurdu. Adam yaklaşınca, „Ne olur, hana git de orada unuttuğum çıkını getir bana! Karşılığında sana bir düka veririm“ dedi. Arkadaşı hemen hana koşarak istenileni alıp getirdi. Asker yalnız kalır kalmaz piposunu yakarak cüceyi çağırdı. Cüce ona, „Korkma sakın. Seni götürecekleri yere git! Bırak ne yaparlarsa yapsınlar. Sadece mavi ışığı yanma al!“ dedi. Ertesi gün asker mahkemeye çıkarıldı ve kötü bir şey yapmadığı halde ölüme mahkûm edildi. Darağacına götürülürken son bir isteği olduğunu söyledi krala. „Neymiş o?“ diye sordu kral. „Darağacına giderken bir pipo içsem!“ – „İstersen üç tane iç!“ dedi kral. „Ama hayatını bağışlayacağımı sanma sakın!“ O zaman asker cebinden piposunu çıkararak mavi ışıkla yaktı; halkalar şeklindeki dumanını havaya birkaç kez üfleyince cüce çıkageldi. Elinde bir sopa vardı. „Efendim ne emrediyor?“ diye sordu. „Şu sahte yargıçla mübaşirlerini döverek cezalandır, kralı da unutma! Çünkü bana kötü davrandı“ dedi asker. Cüce şimşek gibi bir oraya bir buraya sıçrayarak mübaşirlere öyle bir sopa çekti ki, kime dokunduysa yere düştü ve bir daha kıpırdamadı. Kral korktu, hayatta kalabilmek için yalvardı. Hayatı karşılığında askere tüm krallığını verdi ve kızıyla evlenmesine razı oldu.

Arka plan
Yorumlar
Dilbilim
„Mavi Işık,“ Grimm Kardeşler’in masallarından biri olup, adalet, intikam ve sihirli güçler temaları etrafında dönen bir hikayeyi anlatır. Hikayenin başında, asker uzun süre hizmet ettiği kral tarafından yararsız görülüp maaşsız bir şekilde terhis edilir. Geçim sıkıntısı çeken asker, ormanda bir büyücünün evine ulaşıp onun bahçesinde ve odunlarında çalışarak geçici barınma ve yemek karşılığında kalır. Sonunda, büyücü askerden büyülü mavi ışığı bir kuyudan çıkarmasını ister, ancak ihanet eder ve askeri kuyunun dibinde bırakır.
Mavi ışık, askerin gizli bir cüce görevlisine sahip olmasını sağlar. Asker, mavi ışıkla piposunu yaktığında cüce belirir ve askerin dileğini yerine getirir. Asker ilk olarak kuyudan kurtulmayı diler ve daha sonra büyücünün adaletle cezalandırılmasını sağlar. Bir anda refaha kavuşan asker, krala olan öfkesini dile getirmek için cücelerden kralın kızını kaçırıp hizmetçi yapmasını ister. Ancak kralın kızı her seferinde geri döner ve yaşadığı durumu rüya sanır. Sonunda asker hatalarını fark ederek ceza alır, fakat mavi ışık sayesinde darağacında son isteğini diler; piposunu yakıp cüceyi çağırır. Cüce, kral ve saray görevlilerine ceza vererek iktidarı askere devreder; böylece kralın kızıyla evlenir.
Masal, adaleti sağlayan sihirli bir güçle kazanılmış güç ve tazminat hikayesini anlatır. Asker, zalimce davranışlara karşı bir direnç simgesi olurken, mavi ışık ve cüce adaletin ve sığınağın sembolü haline gelir. Masal, iyiliğin ve kötülüğün sonunda karşılıkları olduğuna dair bir ders verir ve okuyuculara dürüstlük ve sadakatin önemini hatırlatır.
„Mavi Işık“ masalının Grimm Kardeşler tarafından anlatılan versiyonu, pek çok masal gibi farklı yorumlara ve yapılacak çıkarımlara açıktır. İşte bu masalın farklı perspektiflerden nasıl yorumlanabileceğine dair bazı örnekler:
Adalet ve Güç: Masal, gücün nasıl adaletsiz kullanılabileceğini ve sonunda adaletsizliğe karşı bir şekilde adaletin sağlanacağını gösterir. Asker, krallığa sadakatle hizmet etmesine rağmen haksız muamele görür ve bu durum karşısında sihirli bir şekilde eline geçen güçle başkaldırır.
Sınıfsal Eleştiri: Krallar ve soylular tarafından sıradan insanlara (askerlere) karşı yapılan adaletsiz muamelelere yönelik bir eleştiri olarak görülebilir. Asker, kendi aldığı gücü kullanarak sosyal statüsünü ve haklarını geri alır.
Ahlaki bir Uyanış: Masal, kötülüğe karşı iyi niyetin ve haklı bir mücadelenin sonunda kazanacağına inanmak üzerine kuruludur. Asker, başlangıçtaki masumiyeti ve isteksizce girdiği mücadeleyle, kötülüklere karşı zafer kazanır.
Büyü ve Kontrol: Büyülü ışık ve ortaya çıkan cüce, insanların hayatında ani ve beklenmedik değişiklikler getiren ‚kontrol edilemeyen güçleri‘ temsil ediyor olabilir. Asker, bu gücü nasıl kullandığına bağlı olarak ya kendisi ya da başkalarına üzerinde iktidar sahibi olur.
Kadın Rollerinin Eleştirisi: Büyücü kadın ve kralın kızı, dönemin kadın rolleri ve bunların tasviri üzerinden bir eleştiri de içerebilir. Büyücü olumsuz bir figür iken, prenses daha edilgen ancak sonunda asker tarafından kurtarılan bir rolde görülüyor.
Bu tür masallar, özellikle Grimm Kardeşler’in derledikleri, ahlaki dersler çıkarmayı ve topluma dair eleştiriler yapmayı hedefleyen hikayeler olmuştur. Bu nedenle „Mavi Işık“ masalı da çeşitli yorumlamalar için zemin hazırlayan zengin bir anlatıdır.
„Mavi Işık“ masalının dilbilimsel analizi, metinde kullanılan dil yapılarının, dilin işlevlerinin ve stilistik unsurların incelenmesiyle ilgili olabilir. Bu tür bir analiz, dilbilimsel öğelerin yanı sıra metnin anlatım tarzı, dil seçenekleri ve anlatı yapısı üzerinde duracaktır.
Dil Yapıları
Sözcük Seçimi: Grimm Kardeşler’in masal tarzında kullanılan dil, genellikle sade ve anlaşılırdır. Bu masalda da asker, kral, büyücü ve cüce gibi karakterler aracılığıyla halk arasında yaygın ve tanınmış temalar işlenmiştir.
Cümle Yapıları: Masalda genellikle basit ve birleşik cümleler kullanılır. Bu, masalın tüm okuyucular, özellikle de çocuklar tarafından anlaşılabilir olmasını sağlar.
Anlatım Teknikleri
Diyaloglar: Masal, karakterler arasında geçen diyaloglarla zenginleştirilmiştir. Diyaloglar, karakterlerin duygularını ve düşüncelerini doğrudan aktarma işlevi görür.
Anlatıcı: Anlatıcı üçüncü şahıs ve her şeyi bilen (omniscient) bir perspektife sahiptir. Bu sayede okuyucu, tüm olaylara ve karakterlerin iç dünyalarına dair bilgileri kolayca alabilir.
Dilsel İşlevler
Yönlendirici İşlev: Askerin emirleri ve istekleri, anlatıda yönlendirici bir işlev görür. Cüceye verdiği talimatlar ya da büyücüyle yaptığı anlaşma, olayların akışını değiştirir.
Duygusal İşlev: Askerin üzüntüsü ve çaresizliği, okura duygusal bir bağ kurma imkanı tanır. Aynı zamanda kralın sonrasında korkuya kapılması ve askerle pazarlık yapması, duygusal işlevin diğer örnekleridir.
Temalar ve Motifler
Adalet ve İntikam: Masal, adalet teması çerçevesinde intikam kavramını işler. Askerin kraldan ve büyücüden intikam alması ana hikaye üzerinden işlenir.
Güç ve Zayıflık: Askerin başlangıçta güçsüz pozisyonda olması, ardından mavi ışığı elde etmesiyle güç kazanması, güç dinamiklerini gösterir.
Metaforlar ve Semboller
Mavi Işık: Hikayenin merkezindeki mavi ışık, sihirli bir güç kaynağını simgeler. Askerin kaderini değiştirir ve ona yeni imkanlar sunar.
Cüce: Cüce, asker için hem hizmetkar hem de bir tür koruyucudur; sihirli güçlerin bir temsilcisidir.
Bu tür bir analiz, masalın dil yapısının ve içeriğinin nasıl bir bütünlük oluşturduğunu anlamaya yardımcı olur. Masalın dilsel ve anlatımsal yönleri, onu daha etkileyici ve ilgi çekici kılar, bu da metnin okuyucu üzerindeki etkisini artırır.
Bilimsel analiz için bilgiler
Gösterge | Değer |
---|---|
Numara | KHM 116 |
Aarne-Thompson-Uther Endeksi | ATU Typ 562 |
Çeviriler | DE, EN, DA, ES, FR, PT, HU, IT, JA, NL, PL, RU, TR, VI, ZH |
Björnsson tarafından okunabilirlik indeksi | 35.7 |
Flesch-Reading-Ease Endeksi | 0 |
Flesch–Kincaid Grade-Level | 12 |
Gunning Fog Endeksi | 18.1 |
Coleman–Liau Endeksi | 12 |
SMOG Endeksi | 12 |
Otomatik Okunabilirlik Endeksi | 8.5 |
Karakter Sayısı | 7.236 |
Harf Sayısı | 5.894 |
Cümle Sayısı | 141 |
Kelime Sayısı | 1.063 |
Cümle Başına Ortalama Kelime | 7,54 |
6'dan fazla harf içeren kelimeler | 299 |
Uzun kelimelerin yüzdesi | 28.1% |
Toplam Heceler | 2.511 |
Kelime Başına Ortalama Heceler | 2,36 |
Üç Heceli Kelimeler | 403 |
Üç Heceli Yüzde Kelimeler | 37.9% |